Hiç kimse hiçbir zaman “ben Allah’ı tanıdım” diyemez. Bu, peygamberler için de geçerlidir. Allah, kendini kuluna ne kadar tanıtırsa kul da onu o kadar tanır. Hayatı yaşarken Allah, doksan dokuz esmasıyla tecelli edip kendini bize tanıtır. Biz de Allah’ı kendi üzerimizden en fazla doksan dokuz esmasıyla tanıyabileceğimiz kadarıyla tanıyabiliriz; ama onun isimleri sonsuzdur…
Elbette ki Resulullah (s.a.v.) Efendimiz öyle söyleyecek; çünkü kim bilir Allah, ahirette daha hangi isimleriyle tecelli edip kendini bize tanıtacak. Ahirette bu tamamlanır mı? Haşa!
İnsan, bir gönüle sahiptir. O gönlü bir kap gibi anlarsak o kap sonsuz bir deryadan ne kadar alabilir? -Kabı kadar. Allah’ın marifeti de o gönlün genişliğine göre tecelli eder. Allah ne kadar tecelli ederse etsin kişinin kabı dolmuşsa dolmuştur; yani bir kap sonsuz bir deryayı içine alır mı? -Almaz! Onun için kulun Allah’ı tanıması bu kadardır, bundan fazlası olmaz.
Mesele bizim Allah’ın güzelliğiyle dopdolu olmamızdır. Yoksa mesele onu tanımamız değildir. Bizim onu tanıyabilmemiz için bizim ondan büyük olmamız gerekir. Haşa! Bizim gözümüzün onu ihata etmesi gerekir; lakin gözler onu ihata edemez o gözleri ihata eder.[1]