Mutlaka kişinin anladıkları sınırlı olur; bununla beraber bir muhkem[1], bir de müteşabih[2] ayetler vardır. Aynı zamanda ayetlerin hem zahiri tarafı hem de batıni tarafı vardır. Kişinin “Ben anlarım” demesi doğru değildir.
Kişinin bunu anlayabilmesi için önce işin zahiri tarafını anlaması gerekir; ama bir de ayetin hikmeti vardır ve Allah’ın muradı vardır. Bunu mutlaka hikmet ehlinden öğrenmek gerekir. Allah ayeti kerimede: “… Allah kime hikmet vermişse pek büyük bir hayır, pek çok hayır vermiştir…”[3] buyurdu.
Allah’ın muradının ne olduğunu hikmet ehli, ayeti okurken anlar. Eğer kişi hikmet ehli değilse onu anlayamaz. O halde kişinin ne yapması gerekir? - Allah’ın ayetlerini ders edinmesi gerekir; çünkü bu Allah’ın emridir.
Peki, niye ders ediniyoruz? - Allah’ın ayetlerini anlamak için. Onu hikmet ehlinden ders edinip, hikmetini anlamaya ve öğrenmeye çalışmak gerekiyor ki ayetlerin hem zahiri hem de batıni tarafını anlayalım; dolayısıyla manevi tarafını yani hikmetini anlayabilelim.
İnsanın, ayetlerin hikmetini anlayabilmesi için Allah’ın o kişiye hikmet vermiş olması gerekir. Bu da Allah’ın verdiği manevi bir ikram ve manevi bir nimettir. Allah kendini hikmet ehline tanıtır ve o rabbini tanıdığı için onun muradını bilir; dolayısıyla kulun ayetleri tek başına okuması ve “ben anlarım” demesi cehaletindendir. Bu kulun kendi kendine yaptığı bir zulümdür. Bununla beraber kul kibirlenerek “Ben bana yeterim” derse kendini müstağni[4] görmüş olur.
Allah: “Herkes herkese muhtaçtır, her bilenin üzerinde bir bilen vardır.”[5] buyurdu. Yani kulun bildiklerini öğretmeye çalışırken, bilmediklerini de öğrenmeye çalışması gerekir. Bu durum son nefese kadar böyle devam eder.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz hayatı boyunca, Allah’ın kendisine vahyettiklerini, öğrettiklerini öğrenmiştir ve öğrendiklerini de aynı şekilde öğretmiştir. Yani bütün hayatı boyunca bir yandan öğreniyor, bir yandan da öğretiyordu. Bütün insanların da böyle yapması gerekir.
Mesela; bir ayeti okuduğumuzda, elli sefer okumuş olabiliriz fakat elli birinci sefer okuduğumuzda o ayette başka bir hikmet, başka bir mana açılır. Onun için Allah’ın ayetlerini tekrar tekrar okurken bir de tekrar tekrar okuyanlardan ders edinirsek o zaman çok farklı şeyler öğrendiğimizi görürüz.
Allah kibirlenenleri sevmez, kendini beğenenleri ‘ben bana yeterim’ diyenleri sevmez. [6] Yani kul bildiği, öğrendiği kadarıyla rabbini tanır ve imana sahip olur. Allah: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu ?”[7] buyurdu. “Allah’tan ancak âlim kulları haşyet duyar.”[8] dedi. Yani kul Allah’ı tanıdığı için ondan haşyet duyar. Kulun bütün varlığı, kâinatı, insanları ve kendini Allah’ın bir ayeti olarak okuması gerekir; bununla beraber Allah her şeyi insanların üzerinden öğretiyor.
Örneğin; bazen bir çocuğun, bazen bir cahilin, bazen de bir gayrimüslimin üzerinden öğretir. Bu durumda bize düşen hikmeti bulduğumuz yerde almak, onu öğrenmeye ve anlamaya çalışmaktır.