X
Kaynak

Hadis-i şeriflerin Resulullah Efendimiz (s.a.v.)'e ait olup olmadıklarını nasıl anlayabiliriz, bunu anlamak için belli bir ilme sahip olmak gerekir mi?
Genişlet
Tarih: 14 Aralık 2015
Kategori: İman
1,441 Kez İzlendi
0 Beğeni
Favorilere Ekle
Soru
Hadis-i şeriflerin Resulullah Efendimiz (s.a.v.)'e ait olup olmadıklarını nasıl anlayabiliriz, bunu anlamak için belli bir ilme sahip olmak gerekir mi?
Sorunun Orijinali
HADİSİ ŞERİFLERİN, RESULULLAH (S.A.V.) EFENDİMİZ’E AİT OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLAYABİLİRİZ? BUNU ANLAMAK İÇİN BELLİ BİR İLME SAHİP OLMAK GEREKİR Mİ?
Cevap
+Büyüt-Küçült

Bir hadisin sahih olup olmadığını anlayabilmenin mutlaka bir ölçüsü vardır. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bir hadisi şerifinde; “benim hadislerim tartışma konusu olduğunda onu mutlaka Kur’an’ın ölçüsüne vurun, tutuyorsa alın tutmuyorsa atın”[1] buyurur; yani hadisi önce Kur’an’ın ölçüsüne vurmamız gerekir. Eğer bu ölçüye uyuyorsa alıyoruz, uymuyorsa o hadis değildir; çünkü Resulullah (s.a.v.) Efendimiz sadece kendisine vahyedileni söyler, tefsir eder ve anlatır. Kur’an’a ters düşmesi asla düşünülemez. Eğer böyle bir düşünce olursa bu küfür olur, şirk olur.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in Allah’ın vahyettiğinden farklı bir şey söylediğini dile getirmek; Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e ve onun resullüğüne iman etmemektir. Aynı zamanda ayetlere iman etmemektir; yani o kendinden söz söylemiş demektir. Haşa! Öyle bir şey olmaz!

Bununla beraber bir hadisin sahih olup olmadığını anlayabilme için Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i tanımak gerekir. O, âlemlere rahmettir ve âlemlere rahmet oluşunu Allah ayeti kerimede; “seni âlemlere rahmet olasın diye gönderdik”[2]diye buyurur. Âlemlere rahmet olan biri için ona yakışmayan herhangi bir sözü, herhangi bir tavrı isnat etmek nasıl doğru olur!  Eğer biri bunu isnat ederse aslında kendi gönlündekini Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e yapıştırıyor ya da birileri yapıştırmış o da özellikle onu alıyor demektir. Onu alıp “Resulullah (s.a.v.) Efendimiz böyle söylemiş” der.  Aslında bunu söyleyen kendisidir. Kendi sözünü ona yapıştırır; ama o söz Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in üzerinde durmaz, sırıtır. Âlemlere rahmet olanın üzerinde o söz durmaz ve düşer. Ne kadar yapıştırırsa yapıştırsın bu söz ona yakışmaz.

Bunun için Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i Allah’ın tanıttığı gibi tanımak gerekir, bir başkasının tanıttığı gibi değil. Onun için asıl siyer kitabı, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i anlatan kitap; Allah’ın kitabıdır. O, bütün resullerini tanıtır. Yoksa başka birilerinin anlatmasıyla o gerçek manada tanınmış olmaz. Allah’ın onu tanıttığı gibi tanıyınca o sözün ona ait olup olmadığını daha rahat ve daha net anlarız.

Bununla beraber bir de hadisi Kur’an’ın ölçüsüne vurduğumuzda hemen anlaşılır. Ona ait olmayan bir sözü gönlümüz kabul etmez. Bir de bunun gönül ölçüsü varmış. Niye bu böyle? Çünkü Allah’ın ilk yarattığı nur Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in nurudur. Bütün ruhları o nurdan yaratmıştır.[3] İman dolu bir gönül, peygamberini tanır; çünkü manevi olarak onun kendi ruhu ve hali gönlüne akseder.

Mesela; bakıyoruz kişi kendisine yakıştırmadığı bir şeyi peygamberine yakıştırmış. “Sen olsan bunu söyler misin?” “Hayır.” “Sen olsan bunu yapar mısın?” “Hayır.” “Peki, bunu kendi peygamberine nasıl yakıştırdın!” “E öyle rivayet olmuş.” Bu iş rivayetle olacak iş midir, sen mü’min değil misin, sen kendi peygamberine iman etmedin mi! Demek sen kendi peygamberinden daha kâmilsin öyle mi! Böyle bir şey olur mu! Böyle sakat bir iman olur mu!

Kendi gönlümüze sorup cevabı da gönlümüzden almamız gerekir. Bir yandan Kur’an’ın ölçüsü, bir yandan resulünün ölçüsü ve hayatı, Allah’ın onu bize tanıtması, diğer yanda ise gönül ölçüsü vardır. Kur’an’ın ölçüsünü en ön planda tutup bütün bu ölçülerle beraber baktığımızda bir hadisin sahih olup olmadığını mutlaka anlarız, yanılmayız inşallah.

Herhangi bir hadisi duyduğumuzda onunla ilgili yeteri kadar bilgimiz yoksa özellikle bu hadistir veya hadis değildir demek doğru değildir. Onu mutlaka ehline sorup öğrenmek gerekir. Daha sonra hadis midir, değil midir diye konuşma imkânımız olur.

Öyle insanlar var ki Allah rızası için hadis üretmişlerdir. Mesela; “Surelerin Faziletleri” diye bir kitap vardır ve tamamen üretilmiş bir hadis kitabıdır. Kitabın içeriğinde şu sureyi bu kadar sayıda okursan şunu kazanırsın, bu sureyi bu kadar sayıda okursan ne dua yaparsan kabul olur, bu sureyi bu kadar okursan rızkın açılır gibi ifadeler yer alıyor.  Böyle bir hadis kitabı olmaz.

Kitabı yazan adam vefat ederken son nefeste şunları söylüyor; “ben bu hadislerin hepsini kendi kafamdan yazdım. İnşallah Allah beni affeder. Aslında bunları iyi niyetimle yazdım. Baktım ki insanlar Allah’ın kitabını okumuyor, başka kitapları okuyor, Allah’ın kitabını okusunlar diye böyle bir yanlışta bulundum. Bunu böyle yaptım; ama niyetim Allah rızasıydı. İnsanlar Kur’an’ı okusun diye yaptım. Artık bilmiyorum bunun cezası ne olur” Cezası ağırdır. Kim Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e ait olmayan bir sözü ona isnat ederse Resulullah (s.a.v.) Efendimiz; “…cehennemdeki yerine hazır olsun” [4]buyurdu.

Hiç kimse Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e ait olmayan bir sözü ona isnat edemez. Yok, işte herkes böyle söylemiş, âlimler şöyle söylemiş, böyle rivayet edilmiş diyemez. Allah öyle bir şey söylemiyorsa bu, Kur’an’ın ölçüsüne de terstir. Yoksa rivayeti inkâr etmeyeyim diye ayeti inkâr etmiş oluruz. Onun için ölçüyü doğru anlamak gerekir. İmanımızı, İslamımızı ve ahlakımızı Kur’an’a arz etmemiz gerekir. Bununla beraber resulünün hayatına da arz etmemiz gerekir. Onun hayatı Kur’an’dır, ahlakı Kur’an’dır. O, canlı Kur’an’dır. İkisini birbirinden ayırmak da doğru değildir, ikisi birdir. Sünnet, Kur’an’ın hayatta yaşanan şeklidir, Kur’an’ın insana dönüşmüş, amele dönüşmüş halidir. Kulluğa dönüşmüş, aşka ve muhabbete dönüşmüş halidir.

 


[1] Şafii, Risale 224,225
[2]Enbiya /107
[3]  bk. Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827.
[4]İbn Mâce, Mukaddime: 5; Müslim, Mukaddime: 2

Yorumlar
Yorum Yok
Yorum Yaz
Şimdi Gönder
Bize Ulaşın
Hakkımızda
Diyar tv

iletisim@soruvesorunlar.com

0312 336 70 48

Unutmayın;

"Cevabı olmayan hiçbir soru yoktur"

Muhammed Hüseyin (R.A)

Bu proje bir

soruvesorunlar.com 2015