Günah işlemenin Allah’a dost olmaya engel olup olmadığını anlamak için, sahabeye bakıp bunu onların üzerinden anlamamız gerekir. En kötü halde olan, müşrik ve her türlü zulmü yapan sahabe büyükleri vardı, bunu hepimiz biliyoruz.
Ne buyurdu Resulullah (s.a.v) Efendimiz; “Sahabem gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olursanız hidayete erersiniz.”[1] Onlar en büyük günahları işlemişler ve sonra gökteki yıldızlar gibi olmuşlardır. Hidayeti, Allah’ın nurunu ve muhabbetini saçan kullar olmuşlardır. Yani en büyük günahlar ve zulümler işlenmiş olsa bile bu, Allah’a dost olmaya engel değildir. Hatta öyle ki Hz. Ömer kızını diri diri gömdüğü halde en yüksek makamdaki bir kul olabildiyse biz de olabiliriz demektir.
Yani böyle bakmak gerekiyor, günah ne olursa olsun kulun Allah’a dost olma imkanı vardır. Kul, tövbe ve istiğfar edince, Allah’a dönünce Allah onu affeder ve mağfiret eder. Bizim buna iman etmemiz gerekir.
Allah, bütün günahları affederim, mağfiret ederim[2] demişse söz bitmiştir. O bizi affediyor; ama bazen biz kendimizi affetmiyor ya da günahımızı Allah’a şirk koşuyoruz. Ne diyoruz? -Benim günahım çok büyüktür. Hiçbir kimsenin günahı Allah’ın rahmetinden, affından ve mağfiretinden büyük olur mu? Böyle düşünmek şirktir. Onun için Allah “Affettim” dediyse biz de “Ya rabbi samimiyetle ihlasla sana döndüm ve tövbe ettim” dediysek bu durumda Allah bizi affetmiştir. Bizim de bunu böyle anlamamız gerekir. “Acaba” dersek günahımızı Allah’a şirk koşmuş olur, Allah’ın rahmetine, mağfiretine ve affına şirk koşmuş oluruz. Mü’min böyle bir tuzağa, şeytanın tuzağına düşmemelidir.