Cehenneme gidenler “dünyada zevk içinde yaşadım” demez, diyemez. Bu şimdi de öyledir. Mesela; biri on sene boyunca nimet içinde yaşamış, sonra o nimetleri kaybetmiş olsun. Sonra da herhangi bir şekilde azap içinde, sıkıntı, musibet ve belayla yaşamış olsun. O kişi geçmişte yaşadığı tatları zaten unutur, hatta öyle ki üç gün önce ne yediniz diye sorsak tadını, hatta ismini bile hatırlamaz. Allah dünya hayatına bir günlük hayat der. Bu bir günlük hayatın nasıl anlaşılması gerekir? –Eğer ömür bir günlükse o halde sabahtan öğleye kadar çocukluk dönemi, öğleden ikindiye kadar gençlik dönemi, ikindiden yatsıya kadar da yaşlılık dönemidir. Allah ayeti kerimede; “şüphesiz rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir”[1] buyurur. Allah bunun karşılığını bir kısmına dünyada, bir kısmına da ahirette öder.
Cehennem deyince onu tek bir yer olarak anlamak doğru değildir. Allah ayeti kerimede; “cehennem yedi kattır”[2] buyurur. Orada azaplar farklı farklıdır; yani en alt kattaki cehennemlik farklı azap görür, bir üstteki daha farklı görür. Kişi cehennemdeyken “en azından dünyadayken biraz zevk aldım” demez, bunu düşünemez tam tersine; “keşke dünyadayken bu yanlışları yapmasaydım” ya da “bu nimetlerle beraber nankörlük yapmasaydım, rabbime iman etseydim de azabım biraz daha hafif olsaydı” diye düşünür. Bununla beraber cennet de sekiz kattır. Oraya gidenler de pişmandır. Resulullah (s.a.v) Efendimiz bir hadisinde; “yapmayanlar yapmadıkları için pişmandır, yapanlar da daha fazla yapabilirdik diye pişmandır. Kul ahirette, kıyamet yerinde zikirsiz geçirdiği her ana pişmandır” [3] buyurur. Bir başka hadisinde; “cennette bin derece vardır, her bir derecenin arası yerle gök kadardır” [4] buyurur. Yani biri birinden bir derece üstün olursa aralarında yerle gök kadar fark vardır.
Cenneti de cehennemi de böyle anlamak gerekir. Kişi oraya gittikten sonra “ben iyi yaşadım, artık bundan sonrası önemli değil” demez, tam tersine; “keşke böyle yaşamasaydım, keşke iman etseydim, acaba geriye dönüş var mıdır” der. “İşte Allah bunları haber veriyor, keşke ben de Allah’ın resulüyle bir yol tutsaydım, keşke iman edenlerden, salih amel işleyenlerden olsaydım. Keşke iman edip sadaka verenlerden olsaydım” deyip kendi kendini kınar, kendi kendine kızar.
Allah ayeti kerimede; “ bugün sizin kendi nefsinize kendi kendinize olan kızgınlığınızdan daha çok Allah size kızgındır, size gazap etmiştir”[5] buyurur. Onun için böyle bir şey söz konusu değildir. Öğrendiğimizi mutlaka Allah’ın ayetlerinden öğrenmemiz gerekir; çünkü Allah Kur’an’da her şeye cevap vermiştir. Biz; “cevabı olmayan soru yoktur” derken soruyu Allah’ın cevaplandırdığını, cevabı Allah’ın verdiğini kastederiz. O yüzden cevabı onunla vermemiz gerekir.