Cihad; çaba, gayret sarf etmek, mücadele etmek demektir. Resulullah (s.a.v) Efendimiz büyük bir savaştan dönerken ; - “Küçük cihadtan büyük cihada döndük, yine döndük.’’ dedi. Sahabe sordu; - “Ya Resulallah! Bundan daha büyük bir savaşa mı gidiyoruz? “- “Hayır!”[1] dedi. Büyük cihad, nefisle yapılan cihaddır. Savaş ise cihadın içinde küçücük bir parçadır. İnsan bütün hayatı boyunca baştan sona cihad halindedir. Kişi bu cihadı kendi nefsiyle yapar; çünkü Allah, gönlüne hâkim olsun, Allah’ın emri gönlünde hâkim olsun, hükmü geçerli olsun Allah’ın hükmü ile hükmetsin ister. Bu, büyük cihadtır. En büyük cihadı kul kendi nefsiyle yapar, kendisiyle beraber olan, kendisini saptırmaya çalışan şeytanla yapar. Bununla beraber şeytana uyan şeytanlaşmış insanlarla yapar; onu haktan ayırmaya çalışan, uzaklaştırmaya çalışanlarla yapar. Eğer düşman dışardaysa onunla savaşmak kolaydır; ama içerdeyse ve kişi onunla mücadele ederken zorlanıyorsa bu, gerçekten büyük ve bütün hayatımız boyunca yapmamız gereken bir cihadtır.
Kul, her anda bir cehd (cihad) halindedir. Allah’ın rızasını gözeterek yaptığımız her işimiz, çabamız ve gayretimiz Allah için yaptığımız cihadtır. Aynı şekilde bu cihadı, bu savaşı ya kazanırız ya da kaybederiz. Eğer haktan yana, kendi hakikatimizden yana durup cihadı yapıyorsak onu kazandığımızda Allah’ın rızasını, sevgisini, güzelliğini kazanırız; kaybettiğimizde ise bu güzelliği kaybetmiş oluruz.
Hayat baştan sonra cihadtır. Her anda bir cihad halindeyiz. ‘’Rabbim benden ne istiyor? ’’ - dediğimizde, Rabbimizin neyi istediğini anladığımızda, istediklerini yapmaya çalışırken cihad halindeyiz. İnsan cihadı kaybedince kazanan taraf; şeytan oluyor, kendi kendimize vehmettiğimiz, hayal ettiğimiz, zannettiğimiz nefsimiz oluyor. Allah hepimizi bu cihadı bu savaşı yaparken kazanan kullarından eylesin!