X
Kaynak

Allah ve resulü tebliğ edilirken uyulacak metot ne olmalıdır?
Genişlet
Tarih: 03 Aralık 2015
Kategori: İman
1,579 Kez İzlendi
1 Beğeni
Favorilere Ekle
Soru
Allah ve resulü tebliğ edilirken uyulacak metot ne olmalıdır?
Sorunun Orijinali
ALLAH VE RESULÜ TEBLİĞ EDİLİRKEN UYULACAK METOD NE OLMALIDIR?
Cevap
+Büyüt-Küçült

Allah ve resulüne davet ederken, onları anlatırken bunu önce kendi halimizle anlatmamız gerekir, hal ile anlatmayı öncelememiz gerekir. Allah’ın güzelliğini, Allah’a kul olduğumuzu, âbd olduğumuzu, Allah’ı sevdiğimizi, ona itaat ettiğimizi, resulüne tabi olduğumuzu hayatımızla, üzerimizde göstererek öğretmemiz gerekir. Konuşmak bundan sonra gelir. Eğer mesele konuşmaksa herkes konuşur, herkes anlatır; ama bunu ancak hal ile anlatırsak karşımızdaki anlar. Karşımızdaki fıtrat itibarıyla Allah’ın nefhettiği ruhu taşıdığından dolayı onu almaması, sevmemesi mümkün değildir, hatta bu imkânsızdır. Bununla beraber sadece dilimizle anlatalım dersek ve karşımızdaki bizi anlamazsa bu durumda yersiz konuştuk demektir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bir hadisi şerifinde; “insanlara seviyesine göre konuşun[1] buyurur. Eğer konuşmamız karşımızdakine zarar veriyorsa onun seviyesine inemedik, konuşamadık demektir. Eğer fayda veriyorsa bu durumda onun seviyesine inmişiz, onun seviyesinden anlatmışız demektir. Gereksiz ve yersiz konuşmak doğru değildir. Bu neye benzer?

Mesela; çok kıymetli ve değerli bir mücevheri alıp herhangi bir hayvanın boynuna asarsak, o hayvan o mücevherin kıymetini, değerini bilir mi? -Bilmez. Nefis de o manevi kelamın, sohbetin kıymetini bilmeyebilir, ondan bir şey anlamayabilir. Allah ayeti kerimede; “anlat, öğüt ver, eğer öğüt fayda veriyorsa”[2] buyurur. Yani fayda vermiyorsa öğüt verme, bekle dedi. Sonuçta herkes bire bir Allah ile muhataptır. Allah onu yaratmış ve o kul üzerindeki muradı Allah’a âbd olması, kul olmasıdır. Allah bir yerde o kula mutlaka öğretir. Bir şeyi, birini vesile edip, bir şekilde ona öğretir ve onu kendine davet eder. Bunu bizimle öğretmeyebilir, bizimle davet etmeyebilir. Onun için eğer karşımızdaki bizi dinlemiyorsa bizim konuşmamız doğru değildir, anlatmamız hiç doğru değildir. Doğru olmadığı gibi yanlıştır; yani kaş yapalım derken göz çıkarmış oluruz.

Peki, bu durumda yapmamız gereken şey nedir?

Mesela; biri dergâha geldiğinde, ona bir şeyler anlatmaya çalışmayın diyoruz. Bize düşen sadece muhabbetimizi, kardeşliğimizi göstermek, ikram etmek ve o yakınlığı göstermektir. Gerisine karışmayın zaten Allah bir şekilde ona öğretir. Sorarsa anlatın, sormazsa anlatmayın; yani biri sizden öğrenmek istiyorsa ona konuşmanız, anlatmanız gerekir. Karşınızdaki sizi dinlemek istemediği halde ona bir şeyler öğretmeye kalkışırsanız, bu yanlış ve edebe aykırı olur. Bu ne demektir? Örneğin;  zahiri olarak önümüzde bir sofra olduğunda, yemek yediğimizde orada biri varsa ya da biri geldiyse ne deriz? –“Buyurun beraber yiyelim” deriz. O kişi dese ki; “ben tokum” ya da “ben bunu yemiyorum” bu durumda bizim ısrar etmemizin bir manası var mıdır? -Yoktur. Birini davet ederken o davetin de bir şekli, bir adabı vardır. Allah ayeti kerimede; “rabbinin yoluna hikmetle davet et, en güzel söz neyse onu söyle” [3] buyurur. Dolayısıyla Allah’ın muradını anlatarak, hikmetle davet etmemiz gerekir. Yoksa; “sen şöyle yanlış yapıyorsun, bu yanlıştır, şöyle şöyle yapman gerekir” demek doğru olmaz; çünkü bu hikmetli bir söz olmaz ve rabbimizin yoluna hikmetle davet etmedik, tam tersine kafamıza göre konuştuk demektir.

Eğer manevi olarak bir şeyler anlatmaya çalışıyorsak, ikram etmeye çalışıyoruz demektir; yani Allah’ın bize ikram ettiğini biz de karşımızdakine ikram edip onu davet ediyoruz demektir. İnsanları hikmetle davet etmemiz, en güzel söz neyse onu söylememiz gerekir. Kimsenin ters tarafa dönmesine ya da hakka, hakikate düşmanlık yapmasına sebep olmamamız gerekir. Pir Abdulkadir Geylani Hazretleri buyurmuştu; “sus, dinle! Sana konuş emri gelene kadar.” Demek ki önce dinlemek ve anlamak gerekir. Mesela; eğer biri peygamberi anlatacaksa önce peygamberi tanıması gerekir. Peygamberi tanımadan; “kitapta böyle yazmıştı, peygamber böyleydi” diyerek onu anlatamazsın. Eğer böyle yaparsan başkalarının söylediğini naklediyorsun. Bunun ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunu da bilmiyorsun. Naklederken neden kendine zarar veriyorsun? Ya söylediğin yanlışsa? Böyle yapan birine düşen; konuşmak değil, dinlemek ve anlamaya çalışmaktır.

Peygamberi kim en güzel anlatır? -Allah anlatır. Biri Kur’an’ı bilmezse, Allah’ın Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i nasıl anlattığını, tanıttığını bilmezse o, peygamberi anlatamaz. Aynı şekilde eğer biri Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i canından çok sevmemişse, ona tabi olmamış, bir ve beraber olmamışsa onu anlatamaz; çünkü onu anlamamıştır. Anlayabilmek için sevmek gerekir, bilgi buna yetmez. Öyle ki bir oluncaya kadar sevmek gerekir. Ancak o zaman onu anlatabilir. Bakarız biri Allah’ı anlatır; ama marifetullaha sahip değildir. Sadece okuduğu, dinlediği kadarıyla, bilgisiyle anlatmaya çalışır. Bu edebe aykırı bir şeydir. Bu insanın kendi kendisine zulmüdür. Aynı zamanda onu dinleyenler de zulme uğramış olur ki konuşan kişi onlara zulmetmiş olur. Herkes her konuda bir fikir beyan eder. Hele söz konusu din, İslam, ahiret, peygamber olunca herkesin bir fikri vardır ve hemen onu konuşmaya, anlatmaya başlar. Ya ağzından yanlış bir kelime çıkarsa ne olur? Allah’ın kendini vasfetmediği bir vasıfla Allah’ı vasıflandırırsa ne olur?

Allah ayeti kerimede; subhânallâhi ammâ yasifûn,[4] subhânallâhi ammâ yuşrikûn:[5] “Allah onların vasfetmelerinden, vasıflandırmalarından münezzehtir, sübhandır. Allah onların şirk koştuklarından münezzehtir, sübhandır” buyurur. Allah böyle değildir dedi. Onun için bilmeyen, tanımayan, marifetullaha ve hikmete sahip olmayan biri Allah ve resulünü anlatmamalıdır. Pir Hazretlerinin de söylediği gibi, birinin önce dinlemeyi bilmesi, öğrenmesi, anlaması, iman etmesi, marifetullaha ve muhabbetullaha sahip olması gerekir. Ancak o zaman o kişiye “konuş” denir. Böyle biri de susarsa yanlış olur. Bir de şöyle bir durum vardır, diyelim ki; on kişilik bir cemaatin bir kısmı dinlemek istesin, bir kısmı istemesin. Bu durumda kişi konuşmalı mıdır, konuşmamalı mıdır? Eğer bir kişi bile dinleyecekse, bir şey istifade edecekse konuşmalıdır. Konuşurken de kendinden konuşmamalı, hakkı ve hakikati ortaya koymalıdır. Allah’ın vahyettiğini, peygamberinin yaptığını söylemelidir. “Bunu ben söylüyorum” dememeli, “Allah ve resulü böyle buyurdu, böyle yaptı” demelidir. Karşısındaki kişi bunu kabul eder veya etmez, o da onun bileceği bir şeydir.

 
 


[1] Ebu davut 20;manevi, feyzul kebir, 3/75
[2] AL’A /9
[3] Nahl/125
[4] Saffat /159
[5] Tûr /43

Yorumlar
Yorum Yok
Yorum Yaz
Şimdi Gönder
Bize Ulaşın
Hakkımızda
Diyar tv

iletisim@soruvesorunlar.com

0312 336 70 48

Unutmayın;

"Cevabı olmayan hiçbir soru yoktur"

Muhammed Hüseyin (R.A)

Bu proje bir

soruvesorunlar.com 2015