Resulullah (s.a.v) Efendimiz; “Bizimle beraber, insanlarla beraber her bir insanla beraber Kirâmen -Kâtibin melekleri vardır. Biri sevapları yazıyor, biri günahları yazıyor. Sabah namazında güneş doğarken bu melekler değişiyor; yani amelleri yazan meleklerin ikisi Allah’ın huzuruna çıkmadan önce diğer iki melek gelip nöbeti devralıyor ve amelleri Allah’ın huzuruna çıkarıyorlar.” buyurdu. İki şahit yerine bu sefer dört şahit olmuş olur. Böylece o sabah namazına dört melek şahit olmuş olur. Onun için sabah namazını diğer namazlardan ayıran şey, o meleklerin şahadetidir, şahitliğidir.
İki rekât olan bütün namazlarda durum böyledir. İki rekat, namazın özüdür, farz olandır. Bu bütün namazlarda böyledir. İlave olmuş iki rekât veya akşam namazındaki o bir rekât, farz olan iki rekâtı eksik kalırsa o eksiği tamamlamak içindir.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz, Cebrail (a.s)’ den böyle öğrenmiş ve böyle yapmıştır. Ümmetine de “böyle yapın” demiştir.
Cuma namazı iki rekâttır. Aslında öğle namazıdır; ama iki rekât kılınıyor. Diğer kalan iki rekâtı da hutbeye vermiş oluyor. Onun için hutbe de Cuma namazında farzdır. Hutbe olmazsa olmaz olandır.
Hutbe; hitabet demektir. Resulullah (s.a.v) Efendimiz hutbe sırasında ayetleri okuyordu. Özellikle inen ayetleri okuyordu. Ya da o anda gerekli olan ayetleri okuyup öğretiyordu; yani öz itibarıyla iki rekâttır, diğerleri o iki rekâtın eksikliklerini tamamlamak içindir.
Cuma namazını tamamlayan hutbedir. Onun için öğle namazını Cuma namazı olarak kıldığımızda iki rekât kılarız veya yolcu olduğumuzda veya seferi olduğumuzda da onu kısaltıp iki rekât olarak kılarız. Bunu da böyle anlamak gerekiyor.