Herhalde yüzümüz nurlansın diyedir ya da Resulullah (s.a.v) Efendimiz her ne söylemişse başım gözüm üstüne diyedir. Hangi niyetle yapılıyorsa yapılsın güzel bir niyet, iyi bir niyettir; ama doğru bir niyet değildir. Allah ayeti kerimede: “Allah ve melekleri peygamberine selat eder. Ey iman edenler, siz de ona tam bir teslimiyetle selat edin!”[1] buyurdu. Bu ayet, salâvat getirin diye anlaşılmıştır.
Zannediliyor ki dilimizle “allahümmesalli âlâ seyyidinâ muhammedin ve âlâ âlihiseyyidina muhammed”[2] dediğimizde Resulullah (s.a.v) Efendimiz’e salâvat getirmiş oluyoruz. Böyle değildir! Allah ve melekleri böyle mi salâvat okuyor? Hâşâ!
Allah ve melekleri peygamberine yardım eder, peygamberine destek olur. O, Allah’ın vahyini taşısın diye, hidayet olsun diye, rahmet olsun diye ona yardım ederler. Allah ayeti kerimede buyuruyor: “Ey iman edenler! Siz de ona tam bir teslimiyetle selat edin. (Siz de ona yardım edin! O, sizden nasıl yardım istiyorsa.)”[3] Tam bir teslimiyet bu demektir. Ona teslim olup onunla beraber ona yardım edin! Allah’ın vahyini onunla beraber taşıyın, hidayeti taşıyın, Allah’ın nurunu taşıyın demektir.
Selat; öyle lafla salâvat getirip ellerini yüzüne sürmek değildir. O, dilin selatidir. Gerçek selat; Resulullah (s.a.v) Efendimiz’e yardım etmek için getirilir. Kişinin, ona yardım etmek gibi bir derdi, çabası ve gayreti yoksa o, Allah’ın peygamberine selat getirmemiş olur.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz, bütün hayatı boyunca ulaşabildiği her yere Allah’ın vahyini taşımaya çalışmıştır; çünkü onun hayatı Kur’an’dı. Biz de onun yaşadığı gibi yaşamadan sadece “Salâvat getirdik, onu çok seviyoruz, elimizi yüzümüze sürdük.” demekle ona selat getirmiş olmayız. Böyle sadece salavat getirmek, işin taklidi tarafıdır; yani kendi kendimize ürettiğimiz bir şeydir.