X
Kaynak

Evladın, anne ve babası üzerindeki hakkı nedir?
Genişlet
Tarih: 19 Şubat 2016
Kategori: İslam
2,462 Kez İzlendi
1 Beğeni
Favorilere Ekle
Soru
Evladın, anne ve babası üzerindeki hakkı nedir?
Sorunun Orijinali
Evladın anne ve babasının üzerindeki hakkı nedir?
Cevap
+Büyüt-Küçült

Herkes genelde anne ve babanın evladı üzerindeki hakkını söylüyor ve biliyor; ama evladın anne ve babanın üzerindeki hakkı ihmal edilmiş ve gerektiği şekilde anlaşılmamıştır. Bu, anlaşılması gereken bir konudur.

Evladın anne babası üzerindeki hakkı nedir?

-Öncelikle Allah kulunu anne ve babaya emanet etmiştir. Anne ve baba onu bir kul olarak bir âbd olarak yetiştirsin diye, kulluğunu yapabilsin, iman etsin ve Allaha teslim olsun diye;  aynı zamanda rabbini, hayatı bilsin tanısın ve öğrensin, çocuğa hayatı nasıl yaşaması gerektiğini öğretsin bununla beraber kazanmak nedir, kaybetmek nedir onu öğretsin ve doğru nedir yanlış nedir, hak nedir, batıl nedir, güzel nedir, çirkin nedir onu öğretsin diye emanet etmiştir.

Anne ve baba, evladına bunları öğretemediyse ve sadece onu yedirdi, içirdi, doyurdu bir de dünyasını, dünyalığını kazanabilmesi için iş, meslek, okul fark etmez onu sağlamlaya çalıştıysa bu Allah’ın emanetine ihanettir. Allah kulunu onlara teslim ettiyse öncelikle çocuğun sahibinin yani Allah’ın hakkı gelir. O, anne babanın değil, Allah’ın kuludur. Onun sahibi Allah’tır. Resulullah (s.a.v) Efendimiz’in; “Çocuklarınıza ‘la ilahe illallah’ dedirtin. Sonra bırakın. Korkmayın ona bir şey olmaz”[1] buyurdu. Yani ilk hak, çocuğa “la ilahe illallah” dedirtmekmiş.

Anne ve babanın vazifesi, öncelikle çocuğa Allah’ı tanıtmak, Allah’a iman ettirmek, Allah’ı sevdirmek, rabbini sevdirmek, rabbinin sevgisini nasıl kazanacağını öğretmek ve rabbinin yolunu; sırat-ül müstakimi göstermek, ona mürşid[2] olmak, hidayetçi ve yol gösterici olmaktır. Onu Allah’ın kulu olarak görüp Allah’ın razı olacağı şekilde yetiştirmektir. Elbette ki herkes kendinde ne varsa onu verebilir.

Kişinin kendinde olmayanı nasıl öğretmesi, vermesi lazım? -Doğru yola iletebilecek kişiye teslim edip oradan onun yola girip yürümesini sağlaması gerekir.

Eğer böyle olmazsa ahirette evlat anne babasına ne der?

Resulullah (s.a.v) Efendimiz buyurdu; “Kıyamet günü kaybeden evlatlar derler ki; ‘Ya Rabbi annem ve babam kaybetmeme sebep oldu, bana seni tanıtmadı, iman ettirmedi, yolunu göstermediler onun için onlara azaptan iki kat ver’ derler. Resulullah (s.a.v) Efendimiz tekrar buyurdu; “Evladın anne babası için iki kat azap istemesi onlar için azabın en büyüğüdür. Onlar için bundan daha büyük bir azap olmaz”. Yemeyip yedirdiği, içmeyip içirdiği, giymeyip giydirdiği evladı onlar için iki kat azap istiyor.

Peki neden?

-Evladına Allah’ın yolunu göstermediği içindir. Artık evlat annesini babasını suçladığından evlatları onlar için nimet değil en büyük musibet ve bela olmuştur.

Bu bela ve musibette anne ve babanın payı var mıdır? 

-Elbette ki vardır. Buna sebep olan onun cezasını mutlaka çeker; ama tercih yine kula aittir.

 Onun için evladın anne baba üzerindeki ilk hakkı; onu Allaha layık bir kul olarak yetiştirip ona iman ettirmektir. “La ilahe illallah Muhammedîn Resulullah” dedirtmek ve imanı öğretmektir. Kur’an’ı öğretmek değil, önce ona iman öğretilecek sonra Kur’an’ın öğretilmesi gerekir.

Sahabeden biri mescide girip namaz kıldı. Resulullah (s.a.v) Efendimiz buyurdu ona;  “Bir daha namaz kıl!” o sahabe bir daha namaz kıldı; “Bir daha kıl!” dedi, sahabe bir daha namaz kıldı. Her seferinde “Olmadı!” dedi. Burada bir eksiklik var, eksiklik namazda değil imandadır. Bu, Allah’ın huzurunda duramayıştır. Eğer biri Allah’ın huzurunda durursa huşu ve haşyetle miraçta olduğunu tadar.

Aynı şekilde sahabe tabiîn’e söylüyor; “Biz size hayret ediyoruz. Biz Resulullah (s.a.v) Efendimiz’in döneminde önce imanı öğreniyor, iman ediyorduk sonra Kur’an’ı okuyor, Allah’ın ayetlerini okuyorduk; ama bakıyoruz ki siz tam tersini yapıyorsunuz. Nasıl beceriyorsunuz bunu? Nasıl bir şeydir bu böyle? İman etmemiş, imanı bilmemiş, kitabın sahibini tanıyamamış ona iman etmemiş ve onun kelamını öğrenmeye çalışıyorsunuz.”[3] Bu, edebe aykırı bir şeydir. Bu şekilde ayetleri layıkıyla dinleyip anlayamayız; çünkü onu vahyedeni, onu söyleyeni tanımamışız. Bir aşığın, maşukunun sözünü dinlemesi var, bir de böyle herhangi bir kelime söylenmiş diye dinlemek vardır.

Allah’ın ayetleri kişinin imanını artırmıyorsa sorun var demektir. Allah öyle buyurdu ”…Onlara Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artırırlar. Allah zikredildiğinde kalpleri titrer.  Onlar bütünüyle Allah’a tevekkül ederler.”[4] Bakıyoruz kişi ayeti okuyor, manasını da öğreniyor; ama imanda yani muhabbette herhangi bir artış olmuyor, tam tersine onunla kibirleniyor.

 Neden? - İmanı öğrenmemiş ve iman etmemiş de ondan. Sadece öğrenmek yetmez bir de iman etmek gerekir

Çocuklarımıza önce iman ettirip Allah’ı sevdirmemiz gerekir. Çocuklarımızı büyütürken, onlara “Benim de rabbim senin de rabbin Allah‘tır” deyip “Bu evde, bizim üzerimizde Allah’ın emri ve Allah’ın hükmü geçer” dememiz ve “Her ne olursa olsun hep beraber Allah’a itaat edip Resulüne tâbi olmamız gerek ” demeliyiz. “Eğer ben başka türlü söylesem bile bana değil Rabbine itaat et, Resulüne tâbi ol. Yoksa kurtuluşun olmaz, yoksa ebedi hayatı kazanamazsın, kendini kazanamazsın.  Allah’ın rızasını, dostluğunu ve cemalini kazanamazsın. Allah’tan mahrum kalırsın, insan olmaktan mahrum kalırsın” deyip ona öğretmek gerekir. O, çocukken ve büyürken görürüz ki;  anasına ve babasına karşı merhametli, saygılı olur, onlara hayır olur, rahmet olur, ikram olur, güzellik olur.

Anne ve baba, bunun tam tersi olarak çocuğun önüne dünyayı koyup dünyayı tercih ettirmişse sadece kendine ve evladına zulmetmiştir. O çocuk onlara bela olur.

Onun için çocuklarımızı başımıza bela olsunlar, ahirette bize azap olsunlar diye değil; bize rahmet olsun ve nimet olsunlar diye yetiştirmeliyiz.

Allah ayeti kerimede: “O iman edip salih amel işleyenler, onlar var ya evlatları ve zürriyetlerinden kendilerine imanda tâbi olanları da onlara katarız…”[5] Onların amelini onların defterine yazarız. Cennette de onları onlara katar onlarla beraber ederiz buyurdu. Amelde değil imanda onlara tâbi olanlar onlar gibi amel etmemiş, edememiş olabilirler, amelleri aynı olmayabilir; ama imanda onlara tâbi olmuşsa Allah onları ayırmaz, orada da beraber eder.

Allah bizi ebediyen beraber eylesin inşallah!

 

 

 


[1]İbn-i Hibbanprof.Dr. mahmudes’ed coşan






[2]Tasavvufta tabi olunan kâmil insan örneği






[3]İbnu Mace, Mukaddime, 9






[4]Enfal/2






[5] Tur/21

Yorumlar
Yorum Yok
Yorum Yaz
Şimdi Gönder
Bize Ulaşın
Hakkımızda
Diyar tv

iletisim@soruvesorunlar.com

0312 336 70 48

Unutmayın;

"Cevabı olmayan hiçbir soru yoktur"

Muhammed Hüseyin (R.A)

Bu proje bir

soruvesorunlar.com 2015