Dünya ile ahireti birleştirmek ve dünyayı ahiretin tarlası olarak görmemiz gerekir. Bir veli ile sıradan insanlar arasında bir fark vardır. Bu farkı doğru anlamak gerekiyor.
Velinin vasıfları; Allah’ı her şeyden çok seven, ahireti de dünyadan, melekî şeyleri şeytanî şeylerden ve Resulullah (s.a.v) Efendimizi her türlü örnekten daha çok sevendir. Bir mü’min de aynı zamanda velidir.
Böyle bir velinin hayata bakışı da şöyledir; dünya bir imtihan ve Allah’ın kuluna kazanma imkânı tanıdığı bir yerdir. O kişi aynı zamanda dünyayı ahiretin tarlası olarak ve her ne olursa olsun onu bir imtihan olarak görür; dolayısıyla güzel ve doğru yapar, rabbini dinler ve peygamberine tâbi olur. Bu sayede kazandıklarını ahirete gönderir. Böylece; dünya ile ahireti birleştirmiş olur. Aynı zamanda dünyayı ahiretin tarlası olarak da görmüş olur ve bir şeyi yaparken mizana[1] bakar. Kıyamet günü, Allah onu hesaba çektiği zaman, mizanın hayır ve sevap tarafında durur. Yanlış yapınca da o yanlışın ahirete gideceğini bilir ve bu yüzden yanlış yapmamaya özen gösterir. Eğer yanlış yaparsa; tövbe ve istiğfar eder, pişman olur, o yanlıştan temizlenmeye çalışır. Bu veli ve mü’min dir.
Artık bu mümin, bu veli, ahiretten dünyaya bakıyor demektir.