Veysel Karani Hazretleri, peygamberliğin Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e geleceğini önceden bilmiştir. Peki, bunu nasıl anlamıştır? –Allah onun gönlüne bunu vahyetmiştir. Bunu böyle anlamak gerekir. Kul nerede olursa olsun Allah ile muhataptır, Allah kulunu başıboş bırakmaz. Veysel Karani Hazretlerine bakıp mürşid olmadan da biri yetişir diye bir mana çıkarmak doğru değildir. Bununla beraber Allah gönüle o sevgiyi verir.
Aslında bütün ruhlar Allah’a âşıktır. Kimisi bunun üstünü örtmüş olabilir; ama üstünü tam olarak örtmeyenler Allah’a âşık olduğunu, rabbini aradığını ve istediğini bilir. Veysel Karani’nin üzerinden bunu anlamak gerekir; çünkü o da Allah’a âşık olduğunu biliyordu. Bununla beraber Allah ona ikram etmişti, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e peygamberlik gelmeden önce ona iman etmiş ve onu bekliyordu. Yani kul nerede olursa olsun “ben bilmedim, anlamadım” diyemez. Veysel Karani Hazretlerine bakınca, insan mürşitsiz de yetişir demek yerine Allah, kuluna bir şekilde mutlaka öğretir demek ve böyle anlamak gerekir. Eğer kişinin imkânı yoksa uzaktan da hiç görmeden de olur; ama böyle bir imkân yok demek doğru değildir. Böyle bir imkân olunca bunu yapmamak bahane üretmektir.
Peki, bu insana nasıl bir bahane ürettirir?
Bazı insanlar; “ben Üveysi’nin yolundan gidiyorum, benim mürşidim olmasa da Allah beni yetiştirir” gibi bahaneler üretir. Bu asla doğru değildir, şeytanın kandırmasıdır. Birinin önünde yemek varken “ya rabbi ben yiyemiyorum, sen beni doyur” demesi edebe ne kadar aykırıysa, bir mürşidi kâmile ulaşma imkânı varken “ya rabbi mürşid olmadan beni yetiştir” demek de edebe o kadar aykırıdır.