Elbette kabul ediyoruz; çünkü her ne olursa olsun, her şeyi yapan, takdir eden mutlaka Allah’tır. Allah bütün kullarına kazanma imkânı verir. Ebedi hayatını, Allah’ın rızasını, dostluğunu, Allah’a dost olmayı, Allah’a vasıl olmayı kazanma imkânı verir. Bu kazanma imkânını verirken kullarını da buna vesile eder; ama kendisine davet eden, kendisine çeken Allah’tır. Allah bunu bir vesile ile yapar, dolayısıyla kardeşlerimize vesile olmaya çalışıyoruz. Vesile olup hep beraber kazanıyoruz.
Nasıl ki bizimle beraber olanlar kazansın istiyorsak, aynı şekilde onlarla beraber biz de kazanıyoruz. Hayra vesile oldukça, kardeşlerimizi taşıdıkça, onları marifetullaha erdirdikçe, Allah üzerimizden o imkânı, o muhabbeti verdikçe biz de onlarla beraber kazanıyoruz dolayısıyla kazanan da kazanılan da Allah’ın ikramıyla kazanılmıştır, bu Allah’ın ona bir ikramıdır.
Eğer biri gönül itibariyle bizi kabul ederse biz de aynen onu öyle kabul ederiz, etmişizdir. Onları, Allah’tan bir emanet olarak görürüz. Eğer onlar kazanırsa onların kazanmalarıyla seviniyoruz; fakat onlar kazanmakta zorlanırlarsa biz de onlarla beraber aynı şekilde sıkıntı duyuyoruz; çünkü onları Allah’tan bir emanet olarak görüyoruz. Emanet olarak gördüğümüz için de herhangi bir yerde en ufak bir şeyi eksik bırakamıyoruz. Eğer eksik bırakırsak sorumluluk bize ait olur; çünkü kabul ederken onların sorumluluğunu üstlenmiş, kabul etmiş oluyoruz.
Onun için söylüyoruz biri bizimle beraber olduğunda eğer gerekeni yaparsa yani bize uyarsa, tâbi olursa gayretini, çabasını sarfederse ve buna rağmen Allah’ın rızasını, dostluğunu, ebedi hayatını, Hz. İnsan olmayı kazanamazsa kıyamet günü hesabını bize sorsun. Elbette ki bunu söylerken kendi kendimize söylemiyoruz, bunu Allah adına söylüyoruz.
Eğer Allah bize bu emri, yetkiyi vermişse ve bu durumda yapılması gerekeni yapmamışsak sorumlusu biziz. Gerekeni yaparken mutlaka beraber kazanacağız ve inşallah hep beraber yürüyeceğiz.
Bir kişi gönül itibarıyla bizimle beraber olduğunda; “Ben, ‘bunun’ kulluğunu kabul ediyorum, seviyorum ve ben de böyle bir kul olmak istiyorum, âbd olmak istiyorum, onun kazandığını kazanmak istiyorum.“ dediğinde bizimle beraber olmuştur, manevi yolculuğa başlamıştır.
Kişi, sohbetleri dinlediğinde anlattıklarımızı anlamaya çalışıp yapmaya çalıştığında, bizimle beraber hızla yolculuk yapar ve yolculuk başlamış olur.
Bir de bunun manevi tarafı yani manevi boyutu vardır. O da bize ait bir durumdur. Hep beraber yürüyeceğiz ve Allah’ın rızasını, dostluğunu kazanacağız, Allah’ın huzurunda hesabı hep beraber vereceğiz inşallah.
Allah, kıyamet günü kaybedenleri anlatırken buyurdu ki: “Onlar birbirlerinden şikâyetçi olurlar birbirlerine lanet ederler.”[1] Beraber kazanmış olanlar da aynı şekilde birbirlerine dua ederler, birbirlerine teşekkür ederler. Onun için bize düşen teşekküre layık olmaya çalışmaktır. Ahirette birbirinden davacı olanlardan değil, birbirine teşekkür eden kullardan olmaya çalışmaktır. İnşallah hem dünyada hem de ahirette kardeşlerimizle beraber olur, hesabı beraber verip beraber kazanırız.