X
Kaynak

İman nedir, imanı nasıl kazanabiliriz ?
Genişlet
Tarih: 27 Ağustos 2015
Kategori: İman
2,143 Kez İzlendi
2 Beğeni
Favorilere Ekle
Soru
İman nedir, imanı nasıl kazanabiliriz ?
Cevap
+Büyüt-Küçült

Öncelikle imanın inanmak olmadığını anlamak gerekir. Mesela; Amentu duasında; Allah’a, resullerine, kitaplarına, meleklere ve ahirete inandın mı, iman etmişsin diye anlaşılmıştır; ama inanmak, iman değildir. İman, kalbin fiilidir aklın fiili değildir. Aklımızla bir şeyi anlayıp ona inanabiliriz; ama aklımızla anladığımız şeye iman etmiş olmayız. Âlimler; dil ile ikrar, kalp ile tasdik dediler…

Peki, kalbin neyi tasdik etmesi gerekir?

Kalbin bir tek fiili vardır o da sevmek veya sevmemektir. Onun işi imandır. Zaten gönlümüz ve ruhumuz rabbine âşıktır. Biz sadece onu perdelemişizdir. Mesele o perdeyi, o örtüyü üzerimizden kaldırıp Allah’a olan aşkımızın ve muhabbetimizin her zerremize tecelli edip her zerremizle o imanı tatmaktır. Aynı zamanda iman, hayatı yaşarken de imanımızın gereğini ortaya koymaktır.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz imanı; sevmek, her şeyden çok, canından çok sevmek[1] olarak beyan eder. Bu konudaki ayet ve hadisleri tekrar tekrar söyledik. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz; “biriniz Allah ve resulünü her şeyden çok sevmedikçe iman etmiş olmaz”[2] buyurur. Allah ayeti kerimede; “…mü’minlerin Allah’a olan muhabbetleri çok şiddetlidir…”[3] buyurur. Çok şiddetli muhabbet; aşk demektir. O zaman iman; inanmak değil aşktır.

İman; Allah’a âşık olmaktır, Allah’ı her şeyden çok, canından çok sevmek, her şeyini Allah yolunda feda edebilecek, kurban edebilecek durumda olabilmektir. İman, bir kul için her şeydir, kulun ebedi hayatı demektir. Hem ebedi hayatının hem de dünya hayatının saadeti demektir.

Allah’ı sevmeyenler, âşık olmayanlar ve iman etmeyenler bu dünya hayatında sadece azap görürler ve azap içindedirler. İstedikleri kadar nefislerini sevindirmeye, nefislerine haz ve zevk tattırmaya çalışsınlar onlar, Allah’ın kendilerine nefhettiği ruhu ve hakikati hiçbir zaman sevindiremez ve mutmain edemezler.

Allah ayeti kerimede; “… kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur”[4] buyurur. Kalp, Allah’ı sevmekle, rabbini, rabbinin vahyini dinlemekle, onunla olmakla mutmain olur. Eğer imanımız bizi mutmain etmez, Allah ile beraber etmez ve Allah ile üzülüp sevindirmezse bu, iman değildir.

Eğer iman, inanmak olsaydı o zaman iblisin de imanlı olması gerekirdi. İblis Allah ile konuşurken Allah’ı biliyor muydu? -Biliyordu.

Allah ona;

-“Neden secde etmedin, diye sordu.

O da;

-Âdem’i çamurdan beni ateşten yarattın ben ondan daha hayırlıyım” [5] dedi.

Evet, iblis Allah ile konuşuyor; ama Allah ona “kâfir” dedi. Neden? -Eğer Allah’ı canından çok, kendinden çok sevmiş olsaydı itiraz etmezdi.  Allah bir köpeğe “secde et” deseydi hemen secdeye kapanması gerekirdi. Allah bunu bizim için örnek olsun diye anlatır.

Sen mi biliyorsun, Allah mı biliyor, sana ne! O senin rabbin değil mi, seni yaratan değil mi, neden ona itiraz ediyorsun! İtiraz etme gücünü kendinde nasıl bulabiliyorsun! Allah bir konuda hüküm verdiğinde sakın itiraz etmeyesin, yoksa iblisin durumuna düşersin. Sakın “ben bundan ya da şundan hayırlıyım” demeyesin. Bu hükmü Allah verir, sen kulluğuna bak!

Hiç farkında olmadan birileri için “ben bundan hayırlıyım” dersek bir de bakarız ki iblisin konumuna düşmüşüz ve bundan haberimiz bile yoktur. Âlimler, birbirilerini böyle dışlar, tekfir eder ve bu şekilde konuşurlar. Bu büyük bir hatadır ve âlimliğe yakışan bir şey değildir; çünkü âlim; Allah’tan haşyet duyan, rabbinin huzurunda titreyen, onun rızasını kaybetmekten korkup endişe eden, konuşurken kılı kırk yaran, Allah’ın vahyine ters düşecek herhangi bir kelimeyi kullanmayan ve insanlar hakkında hüküm vermeyendir.

Hakkı, hakikati ortaya koymak başka bir şeydir, birilerini küfürle itham etmek, onlar hakkında hüküm vermek başka bir şeydir. Eğer biri birilerini küfürle itham ediyor ve onların hakkında hüküm veriyorsa ona âlim demek doğru değildir; çünkü âlim; edepli olan, ilminin edebini taşıyan, Allah’tan haşyet duyup Allah’ın söylemediği bir şeyi söylemeyen, her anda Allah’ın rızasının ve ebedi hayatının hesabını yapıp, kendi küçüklüğünü ve rabbinin azametini bilendir  



[1] Buharî, iman 8; Müslim, iman 70
[2]
[3] Bakara /165
[4] Ra’d /28
[5] Sad /75,76

Yorumlar
Yorum Yok
Yorum Yaz
Şimdi Gönder
Bize Ulaşın
Hakkımızda
Diyar tv

iletisim@soruvesorunlar.com

0312 336 70 48

Unutmayın;

"Cevabı olmayan hiçbir soru yoktur"

Muhammed Hüseyin (R.A)

Bu proje bir

soruvesorunlar.com 2015