Allah razı olsun. Bizim de gayemiz budur. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz sahabeyi sohbetiyle yetiştirmiştir. Buna konuşulan bir kelime ya da sohbet deyip geçmemek gerekir. Allah ayeti kerimede; “ …onlara ayetlerimiz okunduğunda imanlarını artırırlar,[1] ayetlerimiz iman edenlerin imanlarını, iman etmeyenlerin de (zalimlerin de) hüsranını artırır” [2] buyurur. Demek ki kelime ve sohbet aslında çok önemliymiş. Bakıldığında ikisi de aynı kelime, aynı vahiydir; ama birinin imanını artırır, ötekinin hüsranını, Allah’tan uzaklaşmasını, kaybetmesini artırır, kaybetmesine sebep olur.
Bu neye göredir?
Bu dinleyene göredir. Eğer rabbimizi dinlersek, anlamaya çalışırsak o bizi kendine mutlaka yaklaştırır. Diyar Televizyonumuz da Allah’a yakınlaşmak için vesiledir. Onun için her türlü sohbeti yapmaya çalıştık ki kardeşlerimiz her taraftan alsınlar, kazansınlar, büyüsünler. İlme sahip oldukları gibi marifetullaha da hikmete de sahip olsunlar, bütün bunları, bu ilmi, bu marifeti, hikmeti kullanıp o muhabbetullahı alsınlar. İmanları, aşkları, muhabbetleri, nurları artsın, ışıkları artsın, gönülleri aydınlansın, yolları aydınlansın. Zaten bizim derdimiz de budur. Kardeşimiz de bunu zikretmiş. İnşallah hep beraber yolu böyle yürürüz. Akıl ne kadar çalışırsa çalışsın eğer önünde vahyin nuru yoksa doğruyu göremez, anlayamaz, yolu yürüyemez. Göz için ışık neyse akıl için de Allah’ın vahyi odur, ayetleri odur.
İnşallah aklımızı vahyin nuruyla nurlandırırız, aydınlatırız. O aydınlık yolda, sıratel müstakimde yürüyüp Allah’a yaklaşmaya çalışırken, aşkı, muhabbeti kazanmaya çalışırken, Allah’a yaklaşıp Allah’a dost oluruz inşallah. Böylece hem dünyamız hem de ahiretimiz cennet olur inşallah. Gönlümüz cennet olursa dünya da ahiret de cennet olur. Kul Allah ile beraber olunca dünyada da ahirette de cennette olur; ama onsuz olunca, onu kaybedince, onunla olmayınca ikisi de cehennemdir. Cennette de cehennemde de olmak kulun elinde olan bir şeydir. Kul, rabbiyle beraber olunca cennette, onsuz olunca cehennemde olur.