X
Kaynak

Evladın anne ve babasının üzerindeki hakkı nedir?
Genişlet
Tarih: 02 Aralık 2015
Kategori: İman
2,321 Kez İzlendi
1 Beğeni
Favorilere Ekle
Soru
Evladın anne ve babasının üzerindeki hakkı nedir?
Sorunun Orijinali
EVLADIN, ANNE VE BABASININ ÜZERİNDEKİ HAKKI NEDİR?
Cevap
+Büyüt-Küçült

Herkes genelde anne ve babanın evladı üzerindeki hakkını söyler ve bilir; ama evladın anne ve baba üzerindeki hakkı ihmal edilmiş ve gerektiği şekilde anlaşılmamıştır. Bu, anlaşılması gereken bir konudur.

Peki, evladın anne ve babası üzerindeki hakkı nedir?

Allah, kulunu anne ve babaya öncelikle onu bir kul olarak, bir âbd olarak yetiştirsin, kulluğunu yapabilsin, iman etsin ve Allah’a teslim olsun diye emanet eder. Aynı zamanda rabbini bilsin, hayatı bilsin, tanısın ve öğrensin, çocuğa hayatı nasıl yaşaması gerektiğini öğretsin, kazanmanın, kaybetmenin, doğrunun, yanlışın, hakkın, batılın, güzelin ve çirkinin ne olduğunu öğretsin diye emanet eder.

Anne ve baba, evladına bunları öğretemezse, onu sadece yedirip, içirip doyurursa bir de dünyasını, dünyalığını kazanabilmesi için iş, meslek, okul fark etmez onu sağlamaya çalışırsa Allah’ın emanetine ihanet etmiş olur.

Allah, kulunu anne ve babaya teslim ettiyse öncelikle çocuğun sahibinin; yani Allah’ın hakkı gelir; çünkü o, anne ve babanın değil Allah’ın kuludur, onun sahibi Allah’tır. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bir hadisi şerifinde; “çocuklarınıza ‘la ilahe illallah’ dedirtin sonra bırakın, korkmayın ona bir şey olmaz”[1]buyurur. İlk hak, çocuğa “la ilahe illallah” dedirtmekmiş.

Anne ve babanın vazifesi; öncelikle çocuğa Allah’ı tanıtmak, Allah’a iman ettirmek, Allah’ı sevdirmek, rabbinin sevgisini nasıl kazanacağını öğretmek ve rabbinin yolunu, sırat-ül müstakimi göstermek, ona mürşid olmak, hidayetçi ve yol gösterici olmak ve onu Allah’ın kulu olarak görüp Allah’ın razı olacağı şekilde yetiştirmektir. Elbette ki her anne, baba kendinde ne varsa çocuğuna da onu verebilir.

Peki, anne ve baba kendinde olmayan bir şeyi çocuğuna nasıl öğretip verebilir? -Çocuğu doğru yola iletebilecek bir mürşidi kâmile teslim etmelidir. Onun oradan doğru yola girip siratül müstakimde yürümesini sağlaması gerekir.

Eğer böyle olmazsa evlat ahirette anne ve babasına ne der?

Bununla ilgili Resulullah (s.a.v.) Efendimiz hadisi şerifinde; “kıyamet günü kaybeden evlatlar derler ki; ‘ya rabbi annem ve babam kaybetmeme sebep oldu, bana seni tanıtmadı, iman ettirmedi, yolunu göstermedi onun için onlara azaptan iki kat ver’ derler” buyurur. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bir başka hadisi şerifinde de; “evladın anne, babası için iki kat azap istemesi onlar için azabın en büyüğüdür. Onlar için bundan daha büyük bir azap olmaz” buyurur; çünkü yemeyip yedirdiği, içmeyip içirdiği, giymeyip giydirdiği evladı onlar için iki kat azap istiyor.

Peki, neden evlat anne ve babası için iki kat azap ister?

-Anne ve babası ona Allah’ın yolunu göstermediği için. Artık evlat anne ve babasını suçladığından dolayı evlatları onlar için nimet değil en büyük musibet ve bela olmuştur. Bu bela ve musibette anne ve babanın da payı vardır. Buna sebep olan onun cezasını mutlaka çeker; ama tercih yine kula aittir. Onun için evladın anne ve baba üzerindeki ilk hakkı; onu Allah’a layık bir kul olarak yetiştirip ona iman ettirmek, “la ilahe illallah Muhammedun Resulullah” dedirtmek ve imanı öğretmektir. Bu nedenle anne ve babalar, çocuklarına önce imanı sonra Kur’an’ı öğretmelidir.

Sahabeden biri mescide girip namaz kıldı. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz ona buyurdu ki;

-“Bir daha namaz kıl!”

O sahabe bir daha namaz kıldı ve Resulullah (s.a.v.) Efendimiz tekrar buyurdu;

-“Bir daha kıl!”

Sahabe bir daha namaz kıldı. Resulullah (s.a.v) Efendimiz her defasında;

-“Olmadı!” dedi.

Burada bir eksiklik var, eksiklik namazda değil imandadır. Bu, Allah’ın huzurunda duramayıştır. Eğer biri Allah’ın huzurunda durursa huşu ve haşyetle miraçta durur. Aynı şekilde sahabe tabiîn’e söylüyor; “biz size hayret ediyoruz. Biz Resulullah (s.a.v) Efendimiz’in döneminde önce imanı öğreniyor, iman ediyorduk sonra Kur’an’ı okuyor, Allah’ın ayetlerini okuyorduk; ama bakıyoruz ki siz tam tersini yapıyorsunuz. Nasıl beceriyorsunuz bunu? Nasıl bir şeydir bu böyle? İman etmemiş, imanı anlayamamış, kitabın sahibini tanıyamamış ona iman etmemişsiniz; ama onun kelamını öğrenmeye çalışıyorsunuz.”[2] Bu, edebe aykırı bir şeydir. Bu şekilde ayetleri layıkıyla dinleyip anlayamayız; çünkü onu vahyedeni, onu söyleyeni tanımamışız. Bir âşığın maşukunun sözünü dinlemesi var, bir de böyle herhangi bir kelime söylenmiş diye dinlemek vardır.

Allah’ın ayetleri kişinin imanını artırmıyorsa sorun var demektir. Allah ayeti kerimede; ”…onlara Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artırırlar. Allah zikredildiğinde kalpleri titrer.  Onlar bütünüyle Allah’a tevekkül ederler”[3]buyurur. Bakarız ki kişi ayeti okur, manasını da öğrenir; ama imanda, muhabbette herhangi bir artış olmaz, tam tersine onunla kibirlenir. Neden? -İmanı öğrenmemiş, iman etmemiş de ondan. Sadece öğrenmek yetmez bir de iman etmek gerekir

Çocuklarımıza önce iman ettirip onlara Allah’ı sevdirmemiz gerekir. Onları büyütürken; “benim de rabbim senin de rabbin Allah‘tır. Bu evde, bizim üzerimizde Allah’ın emri ve hükmü geçer. Her ne olursa olsun hep beraber Allah’a itaat edip resulüne tâbi olmamız gerekir. Eğer ben başka türlü söylesem bile bana değil rabbine itaat et, resulüne tâbi ol. Yoksa kurtuluşun olmaz, ebedi hayatı kazanamazsın, kendini kazanamazsın, Allah’ın rızasını, dostluğunu ve cemalini kazanamazsın, Allah’tan mahrum kalırsın, insan olmaktan mahrum kalırsın” deyip onlara öğretmek gerekir.

Onları bu şekilde büyütürsek çocukken ve büyürken görürüz ki;  anasına ve babasına karşı merhametli, saygılı olur. Onlara hayır olur, rahmet olur, ikram olur, güzellik olur. Anne ve baba, bunun tam tersi olarak çocuğun önüne dünyayı koyup dünyayı tercih ettirirse kendine ve evladına sadece zulmetmiş olur, o çocuk onlara bela olur. Onun için çocuklarımızı başımıza bela olsunlar, ahirette bize azap olsunlar diye değil bize rahmet olsun, nimet olsunlar diye yetiştirmeliyiz.

Allah ayeti kerimede; “o iman edip salih amel işleyenler, onlar var ya evlatları ve zürriyetlerinden kendilerine imanda tâbi olanları da onlara katarız…”[4]buyurur. Yani onların amelini onların defterine yazarız, cennette de onları onlara katar onlarla beraber ederiz buyurur. Amelde değil imanda onlara tâbi olanlar onlar gibi amel etmemiş, edememiş olabilirler, amelleri aynı olmayabilir; ama imanda onlara tâbi olmuşsa Allah onları ayırmaz, orada da beraber eder.

Allah bizi ebediyen beraber eylesin inşallah!

 


[1]İbn-i Hibbanprof.Dr. mahmudes’ed coşan
[2]İbnu Mace, Mukaddime, 9
[3]Enfal/2
[4] Tur/21

Yorumlar
Yorum Yok
Yorum Yaz
Şimdi Gönder
Bize Ulaşın
Hakkımızda
Diyar tv

iletisim@soruvesorunlar.com

0312 336 70 48

Unutmayın;

"Cevabı olmayan hiçbir soru yoktur"

Muhammed Hüseyin (R.A)

Bu proje bir

soruvesorunlar.com 2015