X
Kaynak

Cinayet işleyen biri Allah'ın takdir ettiği kaderi değiştirmiş mi oluyor?
Genişlet
Tarih: 28 Eylül 2015
Kategori: İman
8,543 Kez İzlendi
1 Beğeni
Favorilere Ekle
Soru
Cinayet işleyen biri Allah'ın takdir ettiği kaderi değiştirmiş mi oluyor veya maktul öleceği için mi katil oluyor? Ölmek maktülün kaderinde mi vardır?
Sorunun Orijinali
CİNAYET İŞLEYEN BİRİ ALLAH’IN TAKDİR ETTİĞİ KADERİ DEĞİŞTİRMİŞ Mİ OLUYOR?
Cevap
+Büyüt-Küçült

Kader; Allah’ın ilmi demektir. Allah evvelden ahire kadar her şeyi bilendir; çünkü evvel odur, ahir odur. Allah, daha olmayan, yaşanmayan bir şeyi bilir, neler olacağını bilir ve takdirini öyle yapar. Evvele ve ahire bakıp her bir insan için hükmü böyle verir.

Diyelim ki; biri birini öldürdü. Bu durumda Allah nasıl bir takdir yapmıştır?  -Allah, o kulların hayatına bakmıştır. Neler yapabileceklerini, ne zaman ölmeleri gerektiğini takdir etmiştir. Biri birini öldürmeye teşebbüs ettiğinde ölmesi mi yoksa kalması mı gerektiği ile ilgili takdiri Allah yapar.

Peki, bu takdiri neye göre yapar?

-Yaşayanların niyetine, çabasına, gayretine, ameline göre takdiri yapar, dolayısıyla kul yaptığından sorumludur. Eğer kul ölmüş, ahirete geçmişse Allah o takdiri de o anki duruma göre öyle takdir etmiş olur. Herkesi hayatı baştan sona bellidir. Allah onu yazmış, önceden takdir etmiştir.

Önceden nasıl takdir etmiştir?

Kullarının durumunu önceden bildiği için, o hayatı bildiği için, her birinin ne yapacağını, ne söyleyeceğini, ne konuşacağını, neyi düşüneceğini bildiği için önceden takdir etmiştir. Bizim için gayb olan Allah için gayb değildir. Biz daha yaşamadığımız için bizim için gaybtır, belirsizdir; ama Allah için öyle değildir.

Mesela; Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Abdurrahman bin Avf için buyurdu ki; “miraçta gördüm; sen diğer sahabemden beş yüz sene sonra cennete geldin. Sana neden böyle geç kaldın diye sordum. Dedin ki; helal olan malımın hesabında kaldım.”[1]

Allah bu hesabı, hesaptan sonra cennete gidişi Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e kendi ilminden, kendi katından göstermiştir. Onun katında her şey bizim nazarımızla, bakışımızla olmuş ve bitmiş demektir. Allah hepsini bir de görmek ister. Allah her şeyi bilir; ama o bir de yaşanınca hakikat olur, gerçek olur, kazanan kazanmış, kaybeden de kaybetmiş olur. Allah Habir’dir; hem haberdar olur, hem de haberdar etmiş olur. Allah’ın ilminden bilmesi başka bir şey, onun ortaya çıkması, yaşanması başka bir şeydir. Allah’ın ilmi kaderdir.

Peki, Allah’ın ilmi neye göredir?

Yaşanacak olanlara göredir. Bu onun bilgisi, onun ilmidir, dolayısıyla Allah takdirini o andaki duruma göre yapar. Mesela; Yusuf (a.s.) için ayeti kerimede; “bunu onun için biz hazırladık. (Kardeşlerinin onu kuyuya atması, onun zindana atılması, çıkıp Mısır’a sultan olmasını biz takdir ettik.) Biz güzel yapanlara böyle muamele ederiz”[2] buyurur.

Allah Hz. Yusuf’un güzel yaptığını nerden biliyor?

Onun güzel yaptığını, güzel olduğunu, güzel yapacağını kendi ezeli ilminden biliyor, ilminden biliyor. Daha Hz. Yusuf’un başından geçen olaylar yaşanmamış; ama muameleyi ona göre yapıyor. Ona Mısır’da manevi sultan olmayı takdir ediyor. Oraya onunla hidayeti saçıyor.

Allah her bir kulunun ne yapacağını, nasıl kazanması gerektiğini bilir ve muameleyi de ona göre yapar. Kime nasıl bir muamelede bulunmuşsa onun için hayır odur, güzel odur, doğru odur.

Biri cinayet işlediğinde ister ölen kişi olsun, ister öldüren kişi olsun Allah ikisine de hayrı dilemiştir. Ölen kişiyi ahirete almış, günahını ötekine yüklemiş, ona cenneti ikram etmiştir. Bu onun için de ailesi için de hayırdır. Eğer sabrederlerse, rablerine boyun bükerlerse, Allah sabredenleri sever, Allah sabredenlerle beraberdir. Ölen kişinin ailesi de bu sabırlarıyla kazanır.

Peki, öldüren için nasıl hayır olur?

Eğer o aklını başına alırsa, bundan dolayı pişmanlık duyarsa, tövbe ederse, hayatını Allah’ın yolunda geçirirse Allah onu da affeder. Allah ona bu şekilde bir daha kazanma imkânı vermiş olur. Yoksa yanlış yapmaya devam eder. Allah’ın bütün kullarına muamelesi hayırdır, rahmetindendir.

Diyelim ki; biri bir suç işledi ve cezaevine girdi. Dışarıdayken yapmadığı yanlış yoktur; ama cezaevine girince tövbe etmiş, Kur’an’ı öğrenmeye başlamış, namaz kılmaya başlamış. Bu durumda yine hayır oldu.

Aslında bütün mesele kulun o hayrı, Allah’ın Rahman ve Rahim olduğunu görmeye çalışmasıdır. Kul görmeye, anlamaya çalışırsa Allah’a döner, Allah’ın rahmetinin içine girer. Bu herkes için böyledir. Allah ayeti kerimede; “kısasta sizin için hayat vardır” [3]buyurur.

Kısasta nasıl hayat vardır?

Biri birini öldürdüğünde kendisi de ölen kişinin yerine öldürülürse; yani şer’i hüküm gereği o kişi infaz edilirse o suçun cezasını üzerinden kaldırmış olur; çünkü karşılığında o da öldürülmüş olur. Ama bu hayat değildir. Kısasta hayat vardır demek; kısas sizi suçtan alıkoyar, yanlış yapmaktan alıkoyar demektir. Kısas sadece adam öldürme konusunda değildir. Dişe diş, göze göz, kulağa kulak, buruna burun; yaralar da aynı şekilde karşılıklıdır. Eğer biri aynı kısası göreceğini bilse, aynı cezayla cezalandırılacağını bilse o suçu işlemekten uzak durur, kendini korur. Öleceğini bilse birini öldürmeye yaklaşmaz. İşte asıl hayat budur. Onu hayatta tuttu, onu yanlış yapmaktan korudu. Manevi olarak hayat oldu. Aynı zamanda öldürmeye veya yaralamaya teşebbüs etmediği için bir de zahiri olarak kısasta hayat olmuş oldu. Katil için de kısasta hayat vardır. Kendisi de öldürüldüğü için onun günahını onun üzerinden kaldırmış olur. Bütün cezalar böyledir.

 


[1] Muhammed Pârsâ, Faslu’l-Hıtâb, s.403
[2] Yusuf/56
[3]

Yorumlar
Yorum Yok
Yorum Yaz
Şimdi Gönder
Bize Ulaşın
Hakkımızda
Diyar tv

iletisim@soruvesorunlar.com

0312 336 70 48

Unutmayın;

"Cevabı olmayan hiçbir soru yoktur"

Muhammed Hüseyin (R.A)

Bu proje bir

soruvesorunlar.com 2015