Allah, nefs kelimesini hem kendi zatı için hem de insanın zatı için kullanır. Allah ayeti kerimede; …kul lillâhi ketebe alâ nefsihir rahmete:[1] “Allah rahmeti nefsine (zatına) yazdı” buyurur. Nefis deyince zatı, hakikati, özü anlamak gerekir. İnsanda da nefis vardır. Peki, insandaki nefis nedir? -Allah’ın nefhettiği ruhtur, hakikattir. Bir de o ruhu kirletmek vardır ki bu da manevi kirlenmedir; yani küfürdür, şirktir, günahtır, nifaktır[2]. Peki, o hakikatin, nefsin üstü örtüldüğünde nefis denince ne kastedilir? -Üzerindeki örtü kastedilir. Nefsin üzerindeki ya küfürdür, şirktir, nifaktır ya da imandır, iman ve amellerin nurudur. Onun için nefis deyince hakikati, zatı anlamak gerekir, dolayısıyla Allah’ın nefsi vardır.
Allah kıyamet günü Hz. İsa (a.s.)’a;
-sen mi ‘beni ve annemi iki ayrı rab edinin’ dedin, buyurduğunda
Hz. İsa (a.s.);
-ben senin nefsindekini bilmem; ama sen benim nefsimdekini bilirsin ya rabbi! Hakkım olmayan şeyi söylemekten sana sığınırım, dedi. Dolayısıyla nefis deyince Allah için de insan için de onun zatı, hakikati olarak anlaşılır. Bir de ruhun örtüsü vardır. İnsan ya imanıyla, ibadetiyle ruhunu nur elbisesine büründürür ya da ona günahtan, küfürden, şirkten, nifaktan bir elbise giydirir ki nefis denince aynı zamanda o kastedilir. Temizlenmesi gereken şey nefsin üzerindeki küfürdür, şirktir, günahtır. Onun da ancak tövbeyle temizlenmesi gerekir. Sonuç itibarıyla Allah’ın nefsi vardır ve bu nefsi, Allah’ın zatı olarak anlamak gerekir. İnsan için kullanılınca da nefsin üzerindeki örtüyle beraber anlamak gerekir.