Allah’ın hükmüyle devlet idare edilmez. Allah’ın hükmü gönüllere ne zaman hükmederse devlet o zaman Allah’ın hükmüyle hüküm görür. Allah ayeti kerimede; “…Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendisidir”[1] buyurur. Bunu sadece devlete bağlamak, ona mal etmek doğru değildir. Her birimizin önce kendine bakması gerekir. Kendi vücut ülkemize Allah’ın hükmüyle hükmediyor muyuz? Yoksa biraz Allah’ın hükmüyle, biraz da şeytanın vesvesesiyle mi hükmediyoruz? Önce kendimize bakmamız ve Allah’ın hükmüyle hükmetmemiz gerekir. Eğer kendimize Allah’ın hükmüyle hükmetmezsek Kâbe’de de olsak cumamız kabul olmaz. Öncelikle bunu böyle anlamak gerekir.
Bir yerde cuma namazını kılmaya mani bir şey yoksa; yani oradaki idareciler buna müsaade etmişse, herhangi bir şekilde mani olunmuyorsa orada cuma namazı kılınır, kılınmalıdır. Kılınmazsa kişi mesul durumdadır; çünkü izin verilmiş, izin verilmesi, müsaade edilmesi, mani olunmaması yeterlidir. Diyelim ki; cuma namazı kılmadık, o zaman ne kazanacağız? -Sonuçta namazımızı kılıyoruz. Öğle namazı yerine cumayı kılıp bir de hep birlikte toplanmamız gerekir; çünkü cuma, mü’minlerin toplantı günüdür, toplantıya mani bir şey yoktur. Namaza da mani bir şey yoktur, hatta imamı devlet atadığı için “burada cuma namazı kılınmaz” demek, kendi kendini kandırmaktır, Cuma namazından, toplantıdan mahrum kalmaktır.