Allah’ı tanıyan Allah dostları, manevi olarak her anda Allah’ın huzurunda ve Allah ile beraberdirler. Bu onların elinde olan bir şey değildir, iradesiz bir şeydir. Allah dostları, iradesiz olarak Allah’ın huzurunda olurlar, rablerini dinler, ona itaat ederler. Zaten bundan başka bir şey ne bilir ne de tanırlar. Başka türlü de düşünülemez, Allah dostları her zaman, her anda, her halükârda böyledirler. Dolayısıyla Allah dostları her anda keşif halinde demek doğru değildir. Keşif deyince eğer bunu zahiri olarak soruyorlarsa öyle değildir. Bir şeye zahiri olarak bakınca onu nasıl ki görüyorsak bir şeye manevi olarak baktığımızda da onu öyle görürüz.
Allah dostları, Allah’ın huzurunda durmaktan, Allah’a nazar etmekten başka tarafa dönüp bakma tenezzülünde bulunmazlar. Bir Allah dostu, Allah’ın emri gereği kardeşlerine yardım etmeye çalışırken onları bir emanet olarak görür. Onlara yardım etmeye çalışırken emir gereği bakmışsa; yani “ona nasıl yardım etmem gerekir, sorunu nerededir, rahatsızlığı nerededir eksiği nerededir, ne yapması gerekir, bu sıkıntıdan kurtulması gerekir" deyip bakmışsa bu müstesna, Allah dostları geriye kalan zamanlarda, başka şeylerle meşgul olmazlar. Onlar sadece Allah ile meşgul olurlar.